27 Ocak 2009 Salı

Non... Rien de Rien...

Belki de en güzel şarkısıdır Edith Piaf'ın, non je ne regrette rien...
Geçmişlerimizle barışık olamazsak geleceğimizle de barışık olamayacağımızın en güzel söylenişidir hatta.Edith Piaf'a da tekrardan aşık olmamızı sağlayan La Mome'u da izlemeyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.

23 Ocak 2009 Cuma

Beklenen Transferler!


Fenerbahçe için çok başarısız geçen ilk yarının ardından hepimiz takıma direk katkı yapacak en az iki isim beklemeye başlamıştık.Ne de olsa Sayın Aziz Başkan o yönde demeçler vermişti.''Hatalarımızın farkındayız'' mesajı veren yönetim ''İmzalar için devre arasını bekleyin'' demişti bizlere.Meğersem Alex ile Roberto Carlos'un yeniden imzalayacağından bahsediyorlarmış da biz anlayamamışız.İmza töreni bile yaptılar, tahminimce artık sakatlıktan dönen oyunculara da bir tören düzenler Fenerbahçe Yönetimi.Bu komedinin sonu o !

Ve ''O'' Veda Etti ...



Alonzo Mourning... Basketbol idolüm, çocukken duvarımı süsleyen insan, ne çocuk esirgeme kurumlarının ne de hayati tehlike arz eden böbrek hastalığının yenebildiği adam... Ölümden döndükten sonra doktorların kesinlikle karşı çıkmasına rağmen ''Oynamazsam yaşayamam'' diyerek kendini nakil böbreğiyle parkelere atan, ardından Miami'nin şampiyonluğunda en büyük payın sahibi olan adam...


Parkede olduğu her saniye terinin son damlasına kadar savaşmak aslında nedir, oyunu delicesine sevmek nasıl olur, bir NBA efsanesi olup da kazanmak ve sahada olmak için nasıl da yedek olmak kabullenilir dersi veren bu adamdan daha fazla kimse hak etmedi o yüzüğü.Yaşmış, böbrekmiş, kondisyonmuş, rakipmiş hiçbiri sorun değildi onun için, o turkuaz formayla efsaneler yarattığı genç yaşında ne kadar istekli ve enerjikse, siyahlar içindeki yaşlılığında da aynı durumdaydı.Finalde Dallas, Miami'yi ezerken bir tek onu yıldıramadı.Oydu yine tek başına kaderine baş kaldıran.Deliydi belki de Alonzo Mourning, yoksa bu kadar da inatçı ve istekli olamazdı.İnsanlara hayat dersi verirken, biz sevenlerini de göz yaşlarına az boğmadı.Kimisi üzüntüdendi, kimisi sevinç ve gururdan... Sonuncusuysa basketbola vedasından dolayı oldu, evet Alonzo Mourning geçmeyen diz sakatlığı dolasıyla 38 yaşında basketbola veda etti.Emekliliğe ne kadar dayanabilir, tekrar geri gelmeyi zorlar mı bilinmez, ama Amerika'da karısı ve çocuklarıyla olan hayatı ile ''Yılın Ailesi'' ödülünü almış, milyonlarca dolar yardımlar yapmış ve birçok yardım kurumu kurmuş olan Zo benim için bir idol olmaya her zaman devam edecek ve ben izlediğim her sporcuda onun ''adamlığını'' arayacağım...








22 Ocak 2009 Perşembe

Fix You


Üzücü durumlar bazen güzel olaylara vesile olabiliyor.Chris Martin şarkıyı eşi Gwyneth Paltrow'a babasını kaybettiği zaman yazmıştı.Tabi ki Paltrow'un acısı azalmamıştır,ama bu hüzünlü olay dünyanın belki de en güzel şarkısının, Fix You'nun yazılmasına neden oldu.Hayat gerçekten enteresan.
Lights will guide you home
And ignite your bones
And I will try
to fix you . . .


19 Ocak 2009 Pazartesi

Bugün Pazartesi


Pazartesi gününü oldum olası sevmemişimdir.Kim sevebilir ki zaten? Cuma ve cumartesi gecesinden sonra pazar da dinlenerek keyif yapan insanoğlu için pazartesi bir işkence olmadı mı her zaman?

Ama içinde pazartesi geçen bir konu var ki dile geldiğinde canımın sıkılması yerine tebessüm ediyorum, hatta gözlerim bile doluyor denebilir.Los Lunes al Sol'den bahsediyorum.Güneşli Pazartesiler'den... İşsizliği, ekonomik sistemi ve dostluğu bundan daha güzel anlatan bir film daha olduğunu sanmıyorum.Aklımdan çıkaramadığım bir çok sahne var, ama Santa'nın küçük kıza hepimizin bildiği karınca ile ağustos böceği arasındaki hikayeyi okurken,sonuna sinirlenip söylediklerinin ayrı bir yeri var bende.

- Kim yazmış bunu? Bu tam bir saçmalık.Bu karınca aslında pisliğin teki! Spekülatör! Hem yemeğini paylaşsan ne olacak ki, ağustos böceği olarak doğmuşsa o ne yapsın!

Bu filme tekrar tekrar şapka çıkartıp, pazartesi gününe bile keyifle bakmamı sağlayabildiği için teşekkür ediyorum.

Merhaba Turkish Restaurant


İlk normal post'un yemekle ile ilgili olması benim için bile enteresan, ama biraz önce ''merhaba'' derken aklıma gelen bu şirin yeri yazmadan da edemem.

Merhaba Turk Restoran'ı Hong Kong'un en işlek yerlerinden Kowloon'da olmasına rağmen, bilgisi olmayan turistin ancak şansıyla bulabileceği ki ben de onlardan biriyim, dar ama bir o kadar da sevimli Knutsford Tarrace sokağında her ülkeden insanı ağırlıyor.Çok şirin ve düzgün bir yer, İtalyan Restoranları ile Amerikan Barları arasında Türk rakısını ve müziğini tanıtıyor.Yurtdışı gezmelerinde türk cafelerine pek uğramayı sevmesem de, çekik gözlü Hong Kong'luların Sezen Aksu eşliğinde rakı içişlerini ve nargile çekişlerini izlemek kaçırılacak gibi değildi.Yalnız rakıyı sek olarak shot yapma modası vardı, Tanju Okan'ın kemikleri sızlamasın diye ben dahil olamadım...

Merhaba Hello Terve Hola Labas Ciao Namaste


Herkese merhabalar... Uzun zamandır doğmayı bekleyip de bir türlü hayata gözlerini açamayan bloğum Million Dollar Donkey, 19 Ocak 2009 itibariyle herkese merhaba diyor.Kova burcunda olsun diye iki gün daha beklemeyi düşünmedim değil, ama fazla tekmeleyince dayanamadım.Herkese hoşgeldiniz diyorum, blogu sevmeniz ve her uğradığınızda keyifle ayrılmanız dileğiyle...