1 Mayıs 2009 Cuma

En Efsane 10 Karakter



Hepimizin etkilendiği karakterler olmuştur filmlerde. Kendimize yakın hissettiğimiz, hatta bazı defalar arkadaşımızmış ya da ailemizden biriymiş gibi hissettiğimiz karakterler bile olabilir.Ben de hem bir sinema delisi olarak, hem de herşeyi sıralamaya bayılan bir adam olarak büyük zevkle yapıyorum bu en sevdiğim on karakter listesini. Listeye sokamadığım bir de Leon da var bu arada. Jedi'ların da hiçbirini dahil etmiyorum ki liste konseye dönmesin.

10- Joker, The Dark Night : İnsanların yüzüne zoraki bir gülümseme çizerken; uzun saçlarıyla, devamlı dışarda olan diliyle, değişik moda anlayışıyla, zekasıyla ve tuhaf mizah anlayışıyla Joker Batman'ın tüm karizmasını yerle bir etmişti. Jack Nicholson'ın Joker'i bile bu kadar başarılı değildi. Kaçık, ruh hastası bir adam kartını uzatırken hoşumuza gidiyorsa, Heath Ledger tarihin en belki de en sevilen kötü karakterini gerçekten zirveye taşımış demektir.Unutulmaz sözü ise
''Why so serious?'' tabi ki.

9- The Dude, The Big Lebowski : Onunla oturup, sabahtan akşama kadar White Russian içip, halı üzerine kurulup, saçma sapan konular üzerinde geyik çevirmek gerçekten komik olurdu. Biraz kafası çalışmasa da Dude'ün dünyayı sallamaz tavırları onu bu listeye sokmak için yeterli.Unutulmaz sözü de ''I'm the Dude. So that's what you call me. You know, that or His Dudeness, or Duder, or El Duderino if you're not into the whole brevity thing.''

8- Miles Raymond, Sideways : Yüzüme yapıştırdığı devamlı tebessümle izlediğim Sideways'in hafif loser alkolik yazarını sevmemek elde değil. Şarap takıntısı, kadın konusundaki başarısızlığı, kitabını bastırtamayışı, beceriksizliği, zeki ama akılsız adam melankolisi ve en önemlisi mükemmel sohbeti ile hayatınız boyunca yanınızda olmasını isteyeceğiniz süper komik bir arkadaş. Gülerek sıkıntısız bir hayat için ideal kafa bir dost. Paul Giamatti'nin Miles'i içerken masada olması gereken bir adam ve bu benim için önemli bir özellik bildiğiniz gibi.Güzel sözlerinden, ''Come on man. You know. Hemingway, Sexton, Plath, Woolf. You can't kill yourself before you're even published.''

7- Don Vito Corleone, The Godfather : Herkesin onun ağırlığını, forsunu, karizmatik görüntüsünü ve kısık sesini sevse de genelde, beni en çok olaylar karşısında sakinliğini koruma gücü ve zekası etkilemişti. Bir mafyanın sahip olabileceği en iyi kalp de diyebiliriz ona. Elbette Marlon Brando'nun oynaması da çok büyük bir etken. Olayı özetleyen cümlesi, ''Why did you go to the police? Why didn't you come to me first?''

6- Katsumoto, The Last Samurai : En underrated filmin en büyük karakteri. Bir adam düşünün ki, samurai felsefesini tamamen zihninde oturtmuş, gerçek bir savaşçı ruhuna sahip, çok sakin, çok iyi kalpli, insanlarını ve kültürünü korumak için canını vermeye hazır, önyargısız, samimi, öğrenme merakına sahip ve duygusal. Hatasız bir önder nasıl olur, gurur ve onur nedir, bir insan iç huzuruna kavuşursa neye benzer hepsini görmüş olduk onunla. ''The perfect blossom is a rare thing. You could spend your life looking for one, and it would not be a wasted life.''
5- Walt Kowalski, Gran Torino : Aslında Darth Vader'in insan görünümlü dede versiyonu diyebiliriz ona. Çatık kaşlı, askeri disiplinli, aşırı titiz, acayip huysuz, birası ve arabası hariç hiçbir şeyi sevmeyen devamlı laf sokup, kötü kötü bakıp hırlayan yaşlı bir adam. Ama o çok sert görüntünün altında, biraz suyuna gidilince, biraz onunla anlaşmaya çalışınca ortaya çıkan yardımsever büyük bir adam. Clint Eastwood'a da böyle bir rol yakışırdı zaten.''Ever notice how you come across somebody once in a while you shouldn't have fucked with? That's me.''

4- Rick Blaine, Casablanca : Ne muhteşem bir karakterdir ama. Hem artisttir, hem de duygusal. Hem iyi adamdır, hem de küsmüştür iyi olmaya. Hem aşıktır, hem de güçlüyü oynar. Humprey Bogart tarihin en büyük rolüne hayat verdi. Havalı duruşu, ciddi bakışları, ağzından düşürmediği sigarası, trençkotu, arkaya taranmış saçları ve az ama öz konuşması ile şov yaparken tüm karizması silinir Ilsa'yı gördüğü anlarda. Yine soğuk dış görüntü ve aslında içinde iyilik olan bir adam vakası daha. Sevdiğim tüm karakterler aynı tarz neredeyse. Rick ve efsane sözü, '' Here's looking at you, kid.''

3- Roger Thornhill, North By Northwest : Hiç susmayan adam da desek olur ona aslında. Belki de tüm sinema tarihinin en güçlü mizah yeteneği ondadır, o da bunun farkındadır ve bu yüzden konuşur durur devamlı. Annesiyle, polisle, kadınıyla dalga geçer, hatta onu öldürmeye çalışan adamlarla bile. Takım elbisesiyle, çölde üzerine uçak gelirken bile istifini pek bozmaz. Cary Grant de bu yüzden role tam oturur. ''You're the smartest girl I ever spent the night with on a train.''

2- R.P. McMurphy, One Flew Over the Cuckoo's Nest : Aslında çoğumuz kendimizi görmedik mi onda? İçmeden, maç izlemeden, kadınlar olmadan, sohbet edemeden, kağıt oynayamadan, gezemeden, spor yapmadan, balığa bile çıkmadan nasıl yaşayabilir ki insan? Yaramaz çocuklar gibi inat edişi, cesareti, öz güveni, yönetimi karşısına alışı, büyük balık küçük balığı yutar zihniyetine rağmen verdiği savaş, diğerlerini kurtarma isteği ve tabi ki artist mizah anlayışıyla aslında her uyuyan topluma lazım olan, eğlenceli isyankar McMurphy hepimizi önce güldürmüş, sonra hüzüne boğmuştu.Bu güne kadar yapılan en iyi rol, best acting of all time, tartışmasız Jack Nicholson'un McMurphy'sidir. ''But I Tried, Didn't I Goddamnit, at Least I Did That.''

1- V, V for Vendetta : Jazz ve Cat Power dinleyen, sanat eserlerini biriktiren, favori filmini izlerken çocuklaşan, kahvaltı da yumurta yapan, başkana giden sevkiyattan tereyağı çalan, odalarca dolusu kitap okumuş takıntılı bir adam düşünün. Sonra, üzerinde yapılan deneyler yüzünden acayipleşen, üzerine bir de yanan, işkencelere maruz kalmış, sonra intikam için her yerinde kılıçlar taşıyan bir adam daha düşünün. Ondan sonra, insanları düşünen, devletin kötü yönetiminin, insanları korkutarak susturuşunun altında kalmak istemeyen, cesur, demokratik ve çok idealist bir isyankar düşünün. Son olarak hayatının kadınına ilk görüşte aşık olan, onu bir sene bekleyebilen duygusal bir adam düşünün. Hepsini birleştirince ortaya o çıkıyor işte. V, yıkılmayan tek domino o kadar domino içinden. Bir kişi, aslında bir kişiden fazlasıdır. ''Beneath this mask there is more than flesh. Beneath this mask there is an idea, Mr. Creedy, and ideas are bulletproof. ''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder