9 Şubat 2009 Pazartesi

Best Picture


Oscar töreni yaklaşıyor.Yılın en zevkli akşamlarından biri gelmek üzere.Uzun zamandır sinema için bu kadar iyi bir yıl geçmemişti.Oscar Töreni'nin en büyük ödülü En İyi Film Ödülü de geçmiş yıllara nazaran daha kaliteli ve çetin bir rekabete sahne oluyor.

İki filmi de izleme şansını buldum.Önce Slumdog Millionaire'i izledim.Birçok insanın bayıldığı, fakat benim hiç sevmediğim ''City of God'' havasında başlayan film gittikçe farklılığını göstermeye başladı ve filmin sonunda benim gibi filmlerde pek heyecanlanmayan bir izleyiciyi bile heyecanlandırdı.Birçok sosyal mesajı harika bir şekilde ulaştırdı bize.Bunun yanında Hindistan için filmin çok kötü bir reklam olduğunu da söylemeliyim.Bir Hint olsam, bu filmden nefret ederdim.Uzatmıyorum, filmin Oscar'ı alabileceğine inandım izledikten sonra.Ta ki...

The Curious Case of Benjamin Button'ı izleyene kadar.Son yıllarda Oscar'a aday olan filmler arasında (ki gösterişsiz ama esas güzel filmler aday olmuyor nedense) izlediğim en iyi filmdi.Biraz uzun olmasının dışında, baştan sona bizi ekrana kilitledi.Senaryo tek cümleyle açıklandığı kadar olsaydı, yani durum sadece yaşlı doğup gençleşmek olsaydı bu kadar beğenmezdim, ama Button'ın ağzından çıkan kelimeler, ortamlar, görüşleri hepsi mükemmeldi.Spoiler vermemek için detaya giremiyorum, ama ikinci yarının ortaları beni şahsen büyüledi.

Slumdog Millionaire'e pek ödül kalmayacak anlaşılan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder