16 Şubat 2009 Pazartesi

Urla


İnsanın evi gibisi olamaz.Huzurun ne olduğunu hatırlatır insana... Biraz burkuk, biraz da keyifle iç çekersin denize bakıp.Yürüdüğün yoldaki yüzlerce anı gelir aklına, senden daha büyük olan ağaca bakarsın.Kedilere, köpeklere, dökülmüş boyalara, paslanmış demirlere ve uzamış otlara bakarsın.Evinle ilgilenmediğini farkedersin çok sevmene rağmen.En son ne zaman geldiğini hatırlamaya çalışırsın ve niçin gelmediğini.Yıkılan iskeleye bakarsın, yüzlerce anın olan o iskele artık yoktur, o boşluk çok rahatsız eder insanı.Adalara bakarsın sonra, sahile, artık terkedilmiş olan parka.Bir dostunun evinin önünden geçersin, zamanında kapıdan seslenmek yeterken görüsmek için, şimdi kıtalar aşmak zorunda olduğun gerçeğiyle yüzleşirsin, oynanan oyunlar gelir aklına, diğer dostların, aşkların, ailen gelir aklına.Bir zamanlar maç yaptığın, ama şimdi ev olmuş arazinin önünden geçerken dünyada geçici olduğunu farkedersin.Çocukluğuna gidersin salıncakta, üstüne tahtalar yığılmış olan mangala bakarsın, başında geçirilen akşamlar gelir aklına, rakın şarabın gelir... Odana gidersin en son, 25 sene uyuduğun yatağa uzanıp, tavana bakarsın ve kim olduğunu hatırlarsın.Eğer şanslıysan, çok yakınından birini kaybetmediysen dalarsın uykuya farkında olmadan.Uzun zaman sonra mışıl mışıl uyursun ve uyandığında bir tebessümle anlarsın nerede olduğunu.Evet, evindesindir... Küçük bir tur daha atıp etrafta, ayrılırsın sonra oradan.Kim bilir bir daha ne zaman ziyaret edeceksindir evini.Şehre geri dönerken şuçu dünyaya atarsın, sistemi çevreyi, şartları suçlarsın.Halbuki bilirsin aslında, suç senindir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder